Allame Tabatabaî’den ısrarla kendi hayatını yazmasını istiyorlardı. Sonunda ömrünün mahsulünden birkaç satır yazdı.

“Arap edebiyatıyla (serf ve nehiv) ilk kez ilgilendiğimde, tahsil için fazla bir ilgim yoktu. Bu nedenle de her ne okuduysam anlamıyordum. Tam dört yılımı bu halde geçirdim. Bir andan sonra Allah’ın inayeti nazil oldu ve bu halim değişti. Kendimde tahsil için yeni bir ilgi alaka hissettim. O günden itibaren başlayan ve on sekiz yıl süren tahsil süremin sonuna kadar hiçbir şekilde öğrenimden, tefekkürden yorulma ve soğuma hissetmedim. Sonunda dünyanın güzellik ve çirkinliklerini de unuttum.

İlim ehlinden başka herkes ile meşveret etmeyi bıraktım. Yemek, uyumak ve diğer zarurî ihtiyaçlarda aza kanaat ettim. Geri kalan vakitleri ilmi incelemelere ve derslerime ayırdım. Çoğu kez –özellikle bahar ve yaz aylarında- geceleri ta güneşin doğuşuna kadar ilmi çalışmalarla geçirirdim ve her zaman yarın ki derslerin konularını önceden mütalaa ederdim. Eğer konularda anlamadığım bir mesele olursa o gece onu hallederdim. Ertesi gün derse gittiğimde üstadımın her dediği benim için anlaşılır olurdu ve hiçbir zaman ona ileteceğim bir mesele olmazdı”.1

1 Dujfer, Said, Heredpişe-i Parsa, İntişarat-i Kanun-i Endişe-i Cevan, Tahran, 1394, s.7