İnsanın sadece Allah’a tevekkül edip ve sadece O’na güvenmesi hakkında nakledilen bir rivayet vardır:

Hüseyin b. Ulvan diyor ki: “İlim öğrenmek için bir toplantıda bulunuyordum, ihtiyaçlarımı karşılamak için gerekli olan tüm param da bitmişti. Arkadaşlarımdan biri bana dönerek, söyle dedi: Bu sıkıntılardan nasıl kurtulacaksın, kime güveniyorsun? Ben de; falanca kimseye, dedim. O da bana şöyle dedi: Allah’a yemin olsun ki isteğine ulaşamayacaksın ve ihtiyacın karşılanmayacak.

Hüseyin b. Ulvan arkadaşının böyle yemin ederek konuşmasına şaşırarak, ona şöyle dedi: Allah seni affetsin, peki sen nerden biliyorsun?

O da şöyle cevap verdi: Ben İmam Sadık(a.s)‘ın şöyle buyurduğunu duydum:

“Kitapların birinde Allah’ın şu buyruğunu okudum: İzzet ve celâlime, büyüklüğüme, yüceliğime, arşa olan istilâma yeminler olsun ki, kim benden başkasına ümit bağlarsa ümidini boşa çıkaracağım. Ona insanların içinde zillet elbisesi giydireceğim, onu kendimden uzaklaştırıp, onunla alâkamı keseceğim.


Zorlukları kulumun karşısına ben çıkarıyorum, öyleyse onlardan kurtulmanın yolu da bendedir. Kulum bu zorluklardan kurtulmak için benden başkasına güvenip, ondan yardım istiyor; hâlbuki onlar bu sıkıntıların oluşmasında hiçbir role sahip değillerdi, peki nasıl olur da başkasının gücü buna yeter.

Acaba zorluk ve sıkıntılarda benden başkasını mı çağırıyorsunuz, hâlbuki bütün sorunlar benim elimdedir. Benden başkasına mı güvenip kapısını çalıyorsunuz, oysa bütün kapıların kilidi benim elimdedir ve benim kapım her çalanın yüzüne açıktır.

Zorluklar esnasında bana güvenip de, sonra onu tek koyduğum bir kulum var mıdır? Büyük bir işinde bana ümit bağlayan ve sonra onun ümidini boşa çıkardığım bir kulum var mıdır?

Ben kullarımın isteklerini kendi katımda korudum, oysa onlar buna razı olmadılar ve gökleri benim zikrimden asla yorulmayanlarla (melekler) doldurdum, hepsine kendimle kullarım arasındaki kapıları kesinlikle kapamamaları emrini verdim, oysa kullarım benim bu sözüme inanmadılar.

Acaba benden başkasına güvenen kimse, bütün sıkıntıların sadece benim iznimle giderileceğini bilmiyor mu? Peki, niçin kulum bana sırt çeviriyor, o benden istemeden ben kendi lütfumla ona verdim, sonra geri aldığımda gelip benden istemek yerine, gidip başkalarından istedi.

O istemeden ben ona veriyorum, oysa şimdi istediği halde ona vermeyeceğimi mi zannediyor?! Niye ben cimri miyim ki kulum beni cimri olarak görüyor?! Acaba bütün varlık ve keremler benden değil midir? Bağışlama ve rahmet benim elimde değil mi? Acaba ben isteklerin kaynağı değil miyim? Öyleyse benden başka kim isteklerin önünü alabilir? Ümitlerini benden başkasına bağlayanlar hiç mi korkmuyorlar?

Eğer bütün yeryüzünde ve gökyüzündekiler sadece bana ümit bağlasalar, bir karıncanın ayağı kadar mülkümden hiçbir şey eksilmeden, onlara ümitleri miktarınca veririm. Mülkün sahibi ben değil miyim, peki nasıl olur da eksilir? Öyleyse vay benim rahmetimden ümitlerini kesenlerin haline ve yazıklar olsun o kimselere ki hiç çekinmeden bana isyan ettiler.”

Miraçtaki sırlar, Ayetullah Misbah Yezdi, s.37

(Usul-i Kâfi, C.3, s.107)