İmam Hasan-ı Mücteba (a.s.), Beytullah’ul Haram’a yaptığı yolculuklardan birisinde süratlı bir bineğin üstündeydi.

Buna rağmen İmam aleyhisselam, yürümenin sevabını alabilmek için bineğinden indi ve yürümeye başladı. Bundan dolayı ayakları şişti. Kendisi ile birlikte bulunan kölesine şöyle buyurdu: “Bu paraları al, ilerideki konağa kadar biraz yürü. Orada yanında yağ satan siyah bir adamı göreceksin. Bu paraları ona ver ve ondan yağ satın al. O yağı ayağıma sürüp şifa bulmak için bana getir.”

Bu imamın gayb ilmindendi. Hizmetkâr paraları aldı ve yola koyuldu. İmamın belirttiği tarzda bir adamla karşılaştı. O adama dönerek: “Ayakları şişmiş bir adamın faydalanabilmesi için yanında yağ var mıdır?” diye sordu.

Yağ satıcısı: “Bu yağı kimin için istiyorsun.” diye sordu. Hizmetkâr: “Hasan İbn-i Ali için.” karşılığını verdi. Bunun üzerine satıcı: “Hasan İbn-i Ali benim mevlamdır ve ben onu seviyorum. Yağı al ve beni de onun yanına götür.” karşılığını verdi.


Hizmetkâr: “Sana bu yağın ücretini ödemem gerekiyor. İmamın huzurunda bulunmak istiyorsan benimle birlikte gel.” karşılığını verdi. Satıcı İmam(a.s.)’ın huzuruna varınca: “Ey Allah Resulü(s.a.a.)’ın oğlu! Hamile eşimi evde bırakarak yola çıkmıştım. Allah Teala’ya dua et, bize sizin Şialarınızdan ve muhiblerinizden olan bir çocuk bahşetsin ” diye İmam Hasan(aleyhisselam)’dan istekte bulundu. İmam Hasan(a.s.): “Allah Teâlâ sana bir çocuk bahşetti. O bizim Şialarımızdandır ve muhiplerimizdendir.” karşılığını verdi.

Bu siyah insan zamanın İmamından mal ve dünya talebinde bulunmadı. Aksine salih bir evlat talebinde bulundu. İnsanın salih bir evladının olması ve onun hayatta kaldığı müddetçe kendisi için mağfiret talebinde bulunması, insan hayatının bereketlerindendir. Zira kişi ölümünden sonra salih evlattan faydalanacaktır.

Ayetullah Cevadi Amulî, İbadetlerin Sırları, Sayfa 193