Bir genç uzun bir sefere çıkmıştı ve bir daha ondan haber alınamadı. Annesi onun için çok dua ediyor ki sağ salim eve geri dönsün. Bu anne her gün, bir kısım eve ekmek pişirip veriyordu. Her ekmek pişirdiğinde ise bir tane etmek fazla yapıp, yoldan geçen aç biri onu alsın diye pencerenin önüne bırakıyordu. Her gün kambur bir kişi, oradan geçerek ekmeği alıyordu. Teşekkür etmek yerine ise şöyle diyordu: “Her ne zaman kötü bir iş yaparsanız bu size kalır ve her ne zaman bir iyilik yaparsanız bu size geri döner.”

Bu durum her gün tekrar edip duruyordu. Bir müddet sonra kadın, kambur kişinin bu sözünden artık rahatsız olmaya başladı ve adama kendi içinde öfke duymaya başladı. Ve kendi kendine şöyle dedi: Bu adam her gün bana teşekkür etmek yerine, bu sözü tekrar edip duruyor. Ama kastının ne olduğunu bilmiyorum.

O adamın sözünden çok sıkılan kadın, bir gün bu işe son vermeye karar verir. Bu nedenle adama verdiği ekmeğe zehir sürer ve her zamanki gibi ekmeği pencerenin önüne bırakır. Bir süre sonra yaptığından pişman olur ve kendine şöyle der: Bu işi neden yapıyorsun ki?


Bir genç uzun bir sefere çıkmıştı ve bir daha ondan haber alınamadı. Annesi onun için çok dua ediyor ki sağ salim eve geri dönsün. Bu anne her gün, bir kısım eve ekmek pişirip veriyordu. Her ekmek pişirdiğinde ise bir tane etmek fazla yapıp, yoldan geçen aç biri onu alsın diye pencerenin önüne bırakıyordu. Her gün kambur bir kişi, oradan geçerek ekmeği alıyordu. Teşekkür etmek yerine ise şöyle diyordu: “Her ne zaman kötü bir iş yaparsanız bu size kalır ve her ne zaman bir iyilik yaparsanız bu size geri döner.”

Bu durum her gün tekrar edip duruyordu. Bir müddet sonra kadın, kambur kişinin bu sözünden artık rahatsız olmaya başladı ve adama kendi içinde öfke duymaya başladı. Ve kendi kendine şöyle dedi: Bu adam her gün bana teşekkür etmek yerine, bu sözü tekrar edip duruyor. Ama kastının ne olduğunu bilmiyorum.

O adamın sözünden çok sıkılan kadın, bir gün bu işe son vermeye karar verir. Bu nedenle adama verdiği ekmeğe zehir sürer ve her zamanki gibi ekmeği pencerenin önüne bırakır. Bir süre sonra yaptığından pişman olur ve kendine şöyle der: Bu işi neden yapıyorsun ki?

Zaman kaybetmeden zehirli ekmeği alır ve tandıra atar ve o kişi için yeni bir ekmek pişirip aynı yere koyar.

Adam, her zamanki gibi gelip ekmeği alır ve her zamanki sözünü tekrar edip çıkar gider.

O akşam kadın, kapının arkasından bir ses geldiğini duyar ve ne olduğunu anlamak için kapıyı açar. Kadın kapıyı açtığında sıska, bitkin bir beden ve parelenmiş bir elbiseyle oğlunu kapının arkasında bulur. Kadının oğlu o kadar çok bitkindir ki, sanki günlerce bir şey içmemiş, bir şey yememiş bir vaziyettedir. Genç annesini görür görmez şöyle der: Anne! Eğer mucize olmasaydı sana asla kavuşamazdım.

Buradan birkaç fersah uzakta ıssız bir yerde açlıktan ve bitkinlikten dolayı bayılmak üzereydim. Ansızın kambur bir adamın oradan geçtiğini gördüm ve beni görür görmez yardımıma koştu. Onu görünce ondan yiyecek bir şeyler istediğim ve o da elindeki ekmeği bana vererek şöyle dedi: Bu benim her gün yediğim tek şeydir. Bugün bu ekmeği sana veriyorum, çünkü senin benden daha fazla ihtiyacın var ona.

Kadın oğlunun anlattıklarını duyar duymaz yüzünün rengi kaçtı. Bir an aklından şunlar geçmeye başladı: O adama zehirli ekmek verecekti ve eğer vicdanının sesine kulak vermeseydi, o zehirli ekmeği oğlu yemiş olacaktı!

Kadın, adamın ekmeği alırken her gün tekrar ettiği o sözün manasını şimdi derk etmişti.

“Her ne zaman kötü bir iş yaparsanız bu size kalır ve her ne zaman bir iyilik yaparsanız bu size geri döner.”1

1 Muhammed Gulami, Dastanhay-i Hikmetamuz, s.119